Yenilenebilir enerji portföyündeki payını giderek artıran biyokütle santralleri kamunun da gündeminde. Biyokütle santrallerinin verimliliğinin düşük olduğunu ve bazılarının da atık bulamadığı için doğal gaz kullanmaya başladığını saptayan EPDK, sahaya inerek sorunları yerinde saptayıp, çözüm yollarını araştıracak…
Yenilenebilir enerji, sürekli devam eden doğal süreçlerde var olan enerji akışından elde edilen enerji türü olarak öne çıkıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının en büyük özelliği ise enerji üretiminin çevresel etkilerinin azaltılmasına yardımcı olması. Türkiye açısından da yenilenebilir enerji kaynakları çevresel faydasının yanı sıra enerjide dışa bağımlılığın azalmasına da ciddi katkı sağlıyor. HES’lerle başlayan rüzgar ve güneşle gelişen yenilenebilir enerji kaynaklarına son yıllarda jeotermal ve biyokütle de eklenmiş durumda. Özellikle çok sayıda kamu kuruluşunun kurdukları biyokütle santralleriyle kendi enerjilerini ürettiğine tanık oluyoruz.
Biyokütle santralleri çevrenin korunması için de büyük önem taşıyor. Bu santraller hem elektrik üretiyor hem de -başta kentsel atıklar olmak üzere- tarım, hayvancılık ile endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan atıkların bertaraf edilmesini sağlıyor. Ayrıca, bu faaliyetler sonucunda ekonomik değer de üretiliyor.
Haberin devamına buradan ulaşabilirsiniz.









