23.6 C
Ankara
Friday, April 26, 2024
spot_img

Nükleer Enerjinin Geleceği-The Future of Nuclear Energy*

Serhan ÜNAL-TENVA Direktör

Serhan ÜNAL @Twitter

11 Mart 2011 tarihi nükleer enerji için bir dönüm noktasıydı. Deprem ve tsunami ve sonrasında soğutulamayan reaktörler büyük bir nükleer felakete yol açtı. Kazayı daha da dramatikleştiren kazanın Japonya’da olmasıydı. Japonya’da bile nükleer kaza olabiliyorsa nerede olmazdı ki?*

Fukuşima kazası insanların nükleer santrallara karşı genel görüşlerini olumsuza çevirdi. Almanya 2022 yılına kadar bütün nükleer santralları kapatacağını söyledi. İsviçre yeni santralların inşasını yeniden düşüneceğini belirtti. 2016 yılında beş santralın üçünün hemen, tamamının 2029 yılı sonuna kadar kapatılması referanduma sunuldu. Halk bu hızlandırılmış kapatma önerisini reddetti. Nükleer enerjinin Japonya’daki payı dibe vurdu. Pekçok ülke, enerji politikası içerisinde nükleer enerjinin yerini bir kez daha gözden geçirmek zorunda kaldı.

BP’nin rakamlarına göre nükleer enerjinin toplam elektrik tüketimi içerisinde payı 2010 yılında %12.5 iken 2015 yılında %10.5 olmuş. Aynı dönemde nükleer enerjinin toplam enerji üretimi içerisindeki payı %5.2’den %4.4’e düşmüş. Bu yazıda bu düşme eğiliminin devamı ya da tersine dönmesini etkileyecek faktörler analiz edilecektir.

İklim değişikliği ile mücadele ve çevresel kaygıların etkisi

2015 yılının son günlerinde imzalanan Paris Anlaşması ile hemen hemen tüm ülkelerin katılımıyla büyük hedefler konuldu. Örneğin, küresel ortalama sıcaklık artışının sınırlandırılması ve endüstri dönemi öncesinin 2 C’den fazla üzerinde olmaması hedefi kabul edildi. Bunun için de sera gazı emisyonlarının düşürülmesi gerekiyor. Enerji üretiminin emisyon salımı içerisindeki payının yüksekliği göz önüne alındığında bu sektörde yapısal değişikliklerin yapılması kaçınılmaz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtların yerini alması en önemli alternatiflerden birisi ki bu alternatif tüm dünyanın gündeminde. Enerji verimliliği ayrı bir ana başlık ki ülkemizde de bir Enerji Verimliliği Strateji Belgesi yayımlandı. Ancak azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki enerji talebindeki artış düşünüldüğünde yenilenebilir enerji ya da enerji verimliliğinin yeterli olmama ihtimali var. Diğer enerji kaynakları arasında en çevreci alternatif nükleer enerji. Bu nedenle bazı ülkelerin nükleer enerjiye geçme ya da dönüş yapma planları bulunuyor.

Kaynak bağımlılığı kaygıları

Bazı ülkeler dış kaynaklara bazı ülkeler de kendi üretse dahi tek bir kaynağa bağımlı. Tamamen dışarıya ya da az sayıda enerji kaynağına dayalı bir ekonomi stratejik kaygılara neden olabiliyor. Örneğin 2015 yılında Çin’in birincil enerji tüketiminde kömürün payı %64’tü. Benzer şekilde Hindistan’da kömürün payı %58’di. Gelir düzeyi henüz gelişmiş ülkelerin çok altında olan bu ülkelerin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak kömüre bağımlılıklarını minimize etmeleri olanaksız. Nükleer enerji bu ülkeler için kolay kolay göz ardı edilemeyecek bir alternatif. Türkiye’yi de bu ülkeler arasında sayabiliriz.

Artan enerji talebi

Her ne kadar gelişmiş ülkelerde enerji talebi bazı açılardan doyum noktasına erişmişse de bunu gelişmekte olan ülkeler için söyleyemeyiz. Afrika’da, Hindistan’da ve diğer pekçok bölgede enerjiye erişim büyük bir sorun. Dünya enerji tüketiminin artmaya devam etme eğiliminde olacağı açık.
BP Energy Outlook’a baktığımızda dünya enerji tüketiminde artış beklendiğini görüyoruz. 2025 yılında 2015 yılna göre %18’lik bir artış bekleniyor. 2035 yılı için tüketimdeki artış beklentisi ise %31. Daha da ilginç olan enerji tüketimdeki artışın bölgelere göre kırılımı. Avrupa Birliği’nin enerji tüketiminin düşmesi bekleniyor. 2025 yılında 2015’e göre %1, 2035 yılında üse %8’lik bir düşüş bekleniyor. Aynı dönemde ABD’deki artış sırasıyla %3 ve %1. Yani enerji tüketiminin ABD’de de 2025’ten sonra azalması bekleniyor. Hindistan ise diğer uçta. 2025’e kadar %57 ve 2035’e kadar %129’luk bir artış bekleniyor. Aynı dönemde Çin’deki enerji tüketiminin %33 ve %47 artması bekleniyor.

Çin ve Hindistan gibi ülkelerin bir yandan talep artışını, diğer yandan olumsuz çevresel etkileri ve bağımlılıkları nedeniyle sınırlandıracakları kömür üretimini sadece yenilenebilir enerjiyle karşılaması imkansız. Doğal gaz önemli bir alternatif ama onda da dışa bağımlılık kaygısı oluşabilir. Sonuç olarak, nükleer bu ülkelerin enerji politikasını belirleyenlerin masasında kalmaya devam edecek.

Fukuşima felaketinin anılardaki canlılığı azalması

Fukuşima nükleer kazasının başlangıçta nükleer enerjiye bakışı kökten değiştirebileceği düşüncesi vardı. Ancak yıllar geçtikçe diğer sorunlar öncelik kazanıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kaygılar nükleer kaza korkusunu bastırıyor. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde, en azından yeni bir büyük kazaya kadar, nükleer enerji aleyhine olan politikaların azalmasını bekleyebiliriz.

Gelişmiş ülkelerdeki olumsuz kamuoyu görüşü

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kaygıların ağır basması nedeniyle nükleer enerjiye ilginin artabileceğini söyledik. Aynı şey gelişmiş ülkeler için geçerli olmayabilir. Fukuşima felaketi kamuoyunun görüşünü etkiledi. Nitekim Almanya’da kamuoyunun “maliyeti neyse ödeyelim ama nükleer enerjiyi bir an önce bırakalım” yönündeki görüşü maliyeti artırsa bile nükleer enerjiden vazgeçilmesine zemin hazırladı. Benzer düşünceler başka ülkelerde de var veya ilerde olabilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde, en azından kısa vadede, nükleer enerjinin payında bir artış beklememek gerek.

Elektrik piyasalarındaki değişim

Gelişmiş ülkelerin piyasaları genellikle maliyetleri yansıtan fiyatlara sahip. Yenilenebilir enerjinin desteklenmesi ve payının artması piyasa fiyatlarını ters yönlü etkiledi. Marjinal maliyeti 0 olan bu kaynaklar saatlik enerji fiyatlarını zaman zaman çok aşağıya çekiyor. Düşen saatlik fiyatlar, bu saatlerde nükleer santralların maliyetini karşılamaya yetmeyebiliyor. Talep artışının da sınırlı olması nükleer enerjinin alanını daha da daraltıyor. Bunlara bir de rüzgar ve güneş teknolojilerinin her geçen yıl düşen maliyetler nedeniyle daha da rekabetçi olmasını ve esnekleşen bir piyasa yapısını ekleyince gelişmiş ülkelerdeki elektrik piyasalarında nükleer enerjinin cazibesi azalıyor. Nitekim, örneğin ABD’de son dönemde bazı nükleer santralların zarar ettikleri gerekçesiyle faaliyeti durdurduğunu biliyoruz. Bazı uluslararası nükleer firmalarının iflas ettiklerini ve faaliyetlerini sonlandırdığını görüyoruz.

Nükleer atıklar ve santralın sökümü

Nükleer atıkların ne yapılacağı ve nükleer santralların faaliyeti durduğunda söküm işleminin nasıl yapılacağı ülkelerin kararlarını etkiliyor. Bu sorunlar bazı ülkelerde yeni santral yapımını olumsuz etkilerken diğerlerinde faaliyetteki santralların faaliyet göstereceği sürenin artırılmasına yol açıyor. Kapanan bir santralın söküm sorunu bir süre daha faaliyet göstermesine izin verilerek öteleniyor.

Sonuç
Nükleer enerjinin cazibesini kaybettiğini söylemek için henüz erken. Fukuşima kazası, bazı bölgelerdeki olumsuz kamuoyu görüşü, yüksek yatırım maliyetleri, gelişmiş ülkelerdeki elektrik piyasalarındaki nükleerin hareket alanını biraz daha daraltan yapısal değişimlere rağmen nükleer enerjiye ilgi devam edebilir. Bunun nedenleri arasında artan enerji talebini, ülkelerin kaynakları çeşitlendirmek istemesini, iklim değişikliği ile mücadelede nükleer enerjinin önemli bir alternatif olarak değerlendirilmesini sayabiliriz.

Linkler:

http://www.ans.org/about/officers/docs/FutureOfNuclearPowerAfterFukushima.pdf
http://www.bbc.com/news/world-europe-38120559
http://www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/energy-outlook/energy-outlook-downloads.html

 

*”Bu yazı Enerji Panorama dergisinin Mayıs 2017 tarihli sayısı için özel hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Türkiye Enerji Vakfı’na aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”*Turkish article.

Serhan ÜNAL-TENVA Direktör

Serhan ÜNAL @Twitter

11 Mart 2011 tarihi nükleer enerji için bir dönüm noktasıydı. Deprem ve tsunami ve sonrasında soğutulamayan reaktörler büyük bir nükleer felakete yol açtı. Kazayı daha da dramatikleştiren kazanın Japonya’da olmasıydı. Japonya’da bile nükleer kaza olabiliyorsa nerede olmazdı ki?*

Fukuşima kazası insanların nükleer santrallara karşı genel görüşlerini olumsuza çevirdi. Almanya 2022 yılına kadar bütün nükleer santralları kapatacağını söyledi. İsviçre yeni santralların inşasını yeniden düşüneceğini belirtti. 2016 yılında beş santralın üçünün hemen, tamamının 2029 yılı sonuna kadar kapatılması referanduma sunuldu. Halk bu hızlandırılmış kapatma önerisini reddetti. Nükleer enerjinin Japonya’daki payı dibe vurdu. Pekçok ülke, enerji politikası içerisinde nükleer enerjinin yerini bir kez daha gözden geçirmek zorunda kaldı.

BP’nin rakamlarına göre nükleer enerjinin toplam elektrik tüketimi içerisinde payı 2010 yılında %12.5 iken 2015 yılında %10.5 olmuş. Aynı dönemde nükleer enerjinin toplam enerji üretimi içerisindeki payı %5.2’den %4.4’e düşmüş. Bu yazıda bu düşme eğiliminin devamı ya da tersine dönmesini etkileyecek faktörler analiz edilecektir.

İklim değişikliği ile mücadele ve çevresel kaygıların etkisi

2015 yılının son günlerinde imzalanan Paris Anlaşması ile hemen hemen tüm ülkelerin katılımıyla büyük hedefler konuldu. Örneğin, küresel ortalama sıcaklık artışının sınırlandırılması ve endüstri dönemi öncesinin 2 C’den fazla üzerinde olmaması hedefi kabul edildi. Bunun için de sera gazı emisyonlarının düşürülmesi gerekiyor. Enerji üretiminin emisyon salımı içerisindeki payının yüksekliği göz önüne alındığında bu sektörde yapısal değişikliklerin yapılması kaçınılmaz.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının fosil yakıtların yerini alması en önemli alternatiflerden birisi ki bu alternatif tüm dünyanın gündeminde. Enerji verimliliği ayrı bir ana başlık ki ülkemizde de bir Enerji Verimliliği Strateji Belgesi yayımlandı. Ancak azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerdeki enerji talebindeki artış düşünüldüğünde yenilenebilir enerji ya da enerji verimliliğinin yeterli olmama ihtimali var. Diğer enerji kaynakları arasında en çevreci alternatif nükleer enerji. Bu nedenle bazı ülkelerin nükleer enerjiye geçme ya da dönüş yapma planları bulunuyor.

Kaynak bağımlılığı kaygıları

Bazı ülkeler dış kaynaklara bazı ülkeler de kendi üretse dahi tek bir kaynağa bağımlı. Tamamen dışarıya ya da az sayıda enerji kaynağına dayalı bir ekonomi stratejik kaygılara neden olabiliyor. Örneğin 2015 yılında Çin’in birincil enerji tüketiminde kömürün payı %64’tü. Benzer şekilde Hindistan’da kömürün payı %58’di. Gelir düzeyi henüz gelişmiş ülkelerin çok altında olan bu ülkelerin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak kömüre bağımlılıklarını minimize etmeleri olanaksız. Nükleer enerji bu ülkeler için kolay kolay göz ardı edilemeyecek bir alternatif. Türkiye’yi de bu ülkeler arasında sayabiliriz.

 

Artan enerji talebi

Her ne kadar gelişmiş ülkelerde enerji talebi bazı açılardan doyum noktasına erişmişse de bunu gelişmekte olan ülkeler için söyleyemeyiz. Afrika’da, Hindistan’da ve diğer pekçok bölgede enerjiye erişim büyük bir sorun. Dünya enerji tüketiminin artmaya devam etme eğiliminde olacağı açık.
BP Energy Outlook’a baktığımızda dünya enerji tüketiminde artış beklendiğini görüyoruz. 2025 yılında 2015 yılna göre %18’lik bir artış bekleniyor. 2035 yılı için tüketimdeki artış beklentisi ise %31. Daha da ilginç olan enerji tüketimdeki artışın bölgelere göre kırılımı. Avrupa Birliği’nin enerji tüketiminin düşmesi bekleniyor. 2025 yılında 2015’e göre %1, 2035 yılında üse %8’lik bir düşüş bekleniyor. Aynı dönemde ABD’deki artış sırasıyla %3 ve %1. Yani enerji tüketiminin ABD’de de 2025’ten sonra azalması bekleniyor. Hindistan ise diğer uçta. 2025’e kadar %57 ve 2035’e kadar %129’luk bir artış bekleniyor. Aynı dönemde Çin’deki enerji tüketiminin %33 ve %47 artması bekleniyor.

Çin ve Hindistan gibi ülkelerin bir yandan talep artışını, diğer yandan olumsuz çevresel etkileri ve bağımlılıkları nedeniyle sınırlandıracakları kömür üretimini sadece yenilenebilir enerjiyle karşılaması imkansız. Doğal gaz önemli bir alternatif ama onda da dışa bağımlılık kaygısı oluşabilir. Sonuç olarak, nükleer bu ülkelerin enerji politikasını belirleyenlerin masasında kalmaya devam edecek.

Fukuşima felaketinin anılardaki canlılığı azalması

Fukuşima nükleer kazasının başlangıçta nükleer enerjiye bakışı kökten değiştirebileceği düşüncesi vardı. Ancak yıllar geçtikçe diğer sorunlar öncelik kazanıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kaygılar nükleer kaza korkusunu bastırıyor. Bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde, en azından yeni bir büyük kazaya kadar, nükleer enerji aleyhine olan politikaların azalmasını bekleyebiliriz.

Gelişmiş ülkelerdeki olumsuz kamuoyu görüşü

Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik kaygıların ağır basması nedeniyle nükleer enerjiye ilginin artabileceğini söyledik. Aynı şey gelişmiş ülkeler için geçerli olmayabilir. Fukuşima felaketi kamuoyunun görüşünü etkiledi. Nitekim Almanya’da kamuoyunun “maliyeti neyse ödeyelim ama nükleer enerjiyi bir an önce bırakalım” yönündeki görüşü maliyeti artırsa bile nükleer enerjiden vazgeçilmesine zemin hazırladı. Benzer düşünceler başka ülkelerde de var veya ilerde olabilir. Bu nedenle gelişmiş ülkelerde, en azından kısa vadede, nükleer enerjinin payında bir artış beklememek gerek.

Elektrik piyasalarındaki değişim

Gelişmiş ülkelerin piyasaları genellikle maliyetleri yansıtan fiyatlara sahip. Yenilenebilir enerjinin desteklenmesi ve payının artması piyasa fiyatlarını ters yönlü etkiledi. Marjinal maliyeti 0 olan bu kaynaklar saatlik enerji fiyatlarını zaman zaman çok aşağıya çekiyor. Düşen saatlik fiyatlar, bu saatlerde nükleer santralların maliyetini karşılamaya yetmeyebiliyor. Talep artışının da sınırlı olması nükleer enerjinin alanını daha da daraltıyor. Bunlara bir de rüzgar ve güneş teknolojilerinin her geçen yıl düşen maliyetler nedeniyle daha da rekabetçi olmasını ve esnekleşen bir piyasa yapısını ekleyince gelişmiş ülkelerdeki elektrik piyasalarında nükleer enerjinin cazibesi azalıyor. Nitekim, örneğin ABD’de son dönemde bazı nükleer santralların zarar ettikleri gerekçesiyle faaliyeti durdurduğunu biliyoruz. Bazı uluslararası nükleer firmalarının iflas ettiklerini ve faaliyetlerini sonlandırdığını görüyoruz.

Nükleer atıklar ve santralın sökümü

Nükleer atıkların ne yapılacağı ve nükleer santralların faaliyeti durduğunda söküm işleminin nasıl yapılacağı ülkelerin kararlarını etkiliyor. Bu sorunlar bazı ülkelerde yeni santral yapımını olumsuz etkilerken diğerlerinde faaliyetteki santralların faaliyet göstereceği sürenin artırılmasına yol açıyor. Kapanan bir santralın söküm sorunu bir süre daha faaliyet göstermesine izin verilerek öteleniyor.

Sonuç
Nükleer enerjinin cazibesini kaybettiğini söylemek için henüz erken. Fukuşima kazası, bazı bölgelerdeki olumsuz kamuoyu görüşü, yüksek yatırım maliyetleri, gelişmiş ülkelerdeki elektrik piyasalarındaki nükleerin hareket alanını biraz daha daraltan yapısal değişimlere rağmen nükleer enerjiye ilgi devam edebilir. Bunun nedenleri arasında artan enerji talebini, ülkelerin kaynakları çeşitlendirmek istemesini, iklim değişikliği ile mücadelede nükleer enerjinin önemli bir alternatif olarak değerlendirilmesini sayabiliriz.

Linkler:

http://www.ans.org/about/officers/docs/FutureOfNuclearPowerAfterFukushima.pdf 
http://www.bbc.com/news/world-europe-38120559
http://www.bp.com/en/global/corporate/energy-economics/energy-outlook/energy-outlook-downloads.html

*”Bu yazı Enerji Panorama dergisinin Mayıs 2017 tarihli sayısı için özel hazırlanmış ve yayınlanmıştır. Yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Türkiye Enerji Vakfı’na aittir. Tekrar yayınlanması halinde kaynak gösterilerek bu sayfaya aktif bağlantı sağlanması zorunludur.”

TENVAhttps://www.tenva.org
Türkiye Enerji Vakfı (TENVA), enerji kaynakları, teknolojileri, politikaları ve enerji piyasalarında gerçekleşmekte olan ulusal ve uluslararası gelişmelere aktif katkı sunmak için 2012 yılında faaliyetlerine başladı. Enerji sektörüne özel Türkiye'nin ilk ve tek düşünce kuruluşu olmanın verdiği ağırlıkla çalışmalarını gerçekleştiren TENVA bünyesinde; Enerji Teknolojileri ve Sürdürülebilirlik Araştırma Merkezi, Uluslararası Enerji Politikaları ve Diplomasisi Araştırma Merkezi, Enerji Piyasaları ve Düzenleyici İşlemler Araştırma Merkezi yer almaktadır. TENVA, dünya piyasalarındaki eğilimler ve politik gelişmeler dikkate alınarak; uluslararası bir bakış ve disiplinler arası bir anlayış ile sektörü ele alıyor ve bu anlayış çerçevesinde 2013 Haziran ayından bu yana aylık olarak Enerji Panorama dergisini yayınlıyor.

Benzer

Sosyal Medya

513BeğenenlerBeğen
431TakipçilerTakip Et
13,416TakipçilerTakip Et

Haber bültenimize abone ol

E-Bülten abonemiz olun, enerji sektörüne dair en güncel haberler ve duyurular her hafta e-posta adresinize gelsin.

spot_img

En Son Haberler